Hep vardı bir şey. Küçük bir zaaf, küçük bir 'crush'. 'Olmadı, evleniriz' geyikleri, garip garip şakalar.
Ama hiç bu kadar ciddi çıkmamıştın karşıma, seninle o gün konuşana kadar, sana o gün o kadınlardan bahsettin diye kızdığımı bilmiyordum mesela, tam da o gün "hadi birlikte olalım" desen, "evet" diyeceğimi de bilmiyordum, bir başka gün seni kıskandığımı da. Sana söylerken fark ettim sanırım.
Kafandaki planları anlattın işte, sırf benim 'evlenme' geyiğimi ciddiye aldığın için. Kafandaki plan, sonunda seninle olmammış meğer başından beri, uzak olmamız ölesiye mutsuz ediyormuş seni. Hala uzaksın, değişen bir şey yok, sadece karışan kafam var.
Sevgilim var, huzur veren, seven, sevdiğim, sakin, dingin. O da beni seviyor olduğum gibi. Ama hiç görmedi mesela beni 16 yaşımda 'Giyecek hiçbir şeyim yok' diye ağlarken. Sırf yüzüm biraz gülsün diye ortalığı ayağa kaldırmadı hiç, ona o kadar kapris yapmadığımdan. Benimle sokaklarda sekerek yürümedi de, dışarıda deli gibi yağmur yağarken benimle dans edip, bittiğinde izleyen insanlara selam da vermedi hiç. Haksızlık ediyorum belki, o benimle hiç 16 yaşında olmadı çünkü.
Ama mutluyum ben, ama huzurluyum, ama güzel burası, ama seviyorum farklı bir şekilde daha önce tanıdığım herkesten. O da beni sevmekten başka hiçbir şey yapmadı ki zaten.
Dengemi bozdun adam. Çok pis bozdun.
"i just wanted you to know that
bill was underreacting compared to me when he learns that his blonde was getting married
could i make my point?"