21 Mayıs 2012 Pazartesi

Peace.

'Sıkıcı'yı yaşıyorum. Sıkıcı. Ama gerçekten hiç şikayet etmiyorum halimden. O kadar çok huzurum var ki. O kadar çok huzurum var ki, kalkıp paintball oynamaya, dağ başında ATV sürmeye gidebiliyorum. Hayatımın engebesi olmadığı zaman, tüm enerjimi başka insanlara harcamam gerekmediği zaman, ağaçların arasında koşturacak, hatta hız yapacak enerjim kalıyormuş demek ki. Kalıyor ve artıyor bile enerjim. O kadar sıkıcı ki, acaba yarın ne olacak diye düşünmüyorum. Dün ne oldu, neden öyle oldu diye de düşündüğüm yok pek. Küçük ufak heyecanlar var, çoğu zaman güzel olanlar. O kadar sıkıcı ki, hayat akıyor, gidiyor, ben de bıraktım kendimi. Akrobatik hareketler yok. Sakin. Güzel. Peace is all I've been needing.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Laid back.

Sanırım artık sırtımı yaslayabilmeliyim. Çünkü ben sırtımı yaslayabilmek istiyordum zaten. "Oh, tamam, sıkıntı yok" diyebilmek. Kapı gibi bir adam var orada. Sağlamlığından şüphe duymama neden olabilecek hiçbir şey yaşamadık, duymadım, yapmadı, ve saire. Hatta tam tersi, "Buradayım ben, bir yere gittiğim yok, gitmeye niyetim de yok" diye bas bas bağırıyor attığı her adım. Tek engel, benim sırtımda daha önceden oluşmuş, geçmiş düşmelere dayalı morluklar. Bir de o dimdik durma alışkanlığı, diken üstünde hep. Öyle, diken üstündeyim hala manasızca. O kadar.