Veremiyorum. Derin burası. Ayaklarım yere değene kadar gidersem, tamamen suyun altında kalırım ben. Kalsam, geri çıkamam ki su yüzüne, zamanın beni kaldırma kuvveti olmadan. Boğulur muyum ki acaba zamanı beklerken?
Neden açıldım ki ben en bilinmeyenlere doğru.
Neden herkes kıyıda?
Az önce birisinin "Hadi yarışalım!" diye benimle birlikte yola çıktığına eminim üstelik. Ne ara döndü ki, saçları bile kurumuş!
Neden her şeyden en son benim haberim oluyor? Ben buraya gelmek bile istememiştim üstelik. Kumdan kalelerim vardı, sahilde yapıp yapıp yıktığım. Arada gidip yürüyordum işte kıyıda, yalnızca ayaklarım suyun içinde. Tek derdim ayağıma batan çakıl taşlarıydı işte, ama bir adım ötemdeydi kumlar, kaleler. İstesem birkaç hamlede kendimi kuma bile gömebilirdim o zaman. Ne gerek vardı ki buraya gelmeye?
Zaman, kaldır beni buradan. Vurayım kıyıya sonra. Söz, açılmam bi daha.
*
Uzun süredir ne kadar mutsuz olduğumu fark ettim bugün. Bugün fark ettim bunu, yavaş çalışıyor biraz kafam. Canım acıdı, o kadar.
27 Mart 2012 Salı
24 Şubat 2012 Cuma
Beklentilerim ve ben.
Ben bundan korkuyordum ki işte.
Bir şeye çok ihtiyaç duymaktan, çok ihtiyaç duyduğumu kendime itiraf etmekten.
O şey için, başkasına muhtaç olmaktan.
Bugün iki farklı soru vardı karşımda, iki farklı insandan gelen;
"Benden beklentin ne?" ve "Hayattan beklentin ne peki?"
Birine her ne kadar ruh sağlığımı korumak için cevap vermemiş olsam da, ikisinin de cevabı "huzur" aslında.
Huzur. İçinde soru işaretleri bulunmayan, binbir tilki dolaşmayan, "Acaba?" diye sormayan bir kafa.
Erken belki bazı şeyler için savaşmaktan yorulmuş olmak için, ama inan enerjim yok.
O kadar yolunda gitsin ki her şey, sıkılayım istiyorum.
Sana sırtımı yaslarken o kadar emin olayım ki, nefes alabileyim yeniden.
Denge istiyorum.
Sakinlik.
Ne kendimin, ne de başkasının karmaşık duygu ve hareketleriyle uğraşmamak.
Öyle.
Huzur.
* - "Çünkü kalmak istiyorum artık."
Bir şeye çok ihtiyaç duymaktan, çok ihtiyaç duyduğumu kendime itiraf etmekten.
O şey için, başkasına muhtaç olmaktan.
Bugün iki farklı soru vardı karşımda, iki farklı insandan gelen;
"Benden beklentin ne?" ve "Hayattan beklentin ne peki?"
Birine her ne kadar ruh sağlığımı korumak için cevap vermemiş olsam da, ikisinin de cevabı "huzur" aslında.
Huzur. İçinde soru işaretleri bulunmayan, binbir tilki dolaşmayan, "Acaba?" diye sormayan bir kafa.
Erken belki bazı şeyler için savaşmaktan yorulmuş olmak için, ama inan enerjim yok.
O kadar yolunda gitsin ki her şey, sıkılayım istiyorum.
Sana sırtımı yaslarken o kadar emin olayım ki, nefes alabileyim yeniden.
Denge istiyorum.
Sakinlik.
Ne kendimin, ne de başkasının karmaşık duygu ve hareketleriyle uğraşmamak.
Öyle.
Huzur.
* - "Çünkü kalmak istiyorum artık."
23 Şubat 2012 Perşembe
4-14-24
Ne kadar uzun zaman oldu o iki kelimeyi söylemeyeli..
Öyle garip hissettim ki, çaresiz gibi çok, çok güçsüz gibi.
Öyle bir sarıldın ki bana, "Tamam," dedim, "burada bir şey olmaz bana."
Sonra gece, "Hissediyor musun şimdi?" dediğinde anladım, senelerdir içimdeki boşluğun ne kadar büyük olduğunu.
Hissettim çünkü, hissettikçe canım acıdı. Çünkü neyin eksik olduğunu bilmiyorsan, eksik olan şey olmadan da yaşayabilirsin, o kadar acımaz. Ama şu an o benim mi, onu bile bilmiyorum. Alıyorsun, götürüyorsun uzağa bazen kendini. Saklanıyorsun bir yere, seslensem de çıkmıyorsun, almıyorsun beni içeri. "Git," diyorsun, "bak yoksa düşersin benimle, hiç iyi değilim ne zamandır." Sonra bir gülüyorsun, "sesin öyle olmasın ama bak" diyorsun, bir kere bakıyorsun gözümün içine ya da "Tamam çocuk, alıcam yarın sana Kinder Sürpriz 10 tane, belki Uykucu Şirin çıkar birinden" diyorsun. İki ayağımın üzerinde durmayı unutuyorum o zaman işte, bacaklarım titriyor. Bulaşıkları yıkayamaz hale geliyorum, salak saçma cümleler kuruyorum, bütün o neşemi, suyun tam istediğim sıcaklıkta olmasına yöneltiyor, ona seviniyorum deli gibi mesela.
Oturdum kazak örüyorum sana, istedin diye sadece. Sadece bir kere ağzından şakayla karışık çıktı o cümle diye. Özlüyorum mesela, şu an bile. "Neden?" diyorsun ya hani. "Halime bak, sana karşı böyle dengesiz davranarak seni üzdüğüm için ben üzülüyorum, kimbilir sen ne haldesin, neden yanımdasın ki hala?" Bilmiyorum işte cevabını, bilsem belki sakinleşebilirim biraz, kendimi mantıklı davranmaya zorlayabilirim.
Ne 4 yaşındayım, ne de 14. Ama öyle gibiyim yanında. Bana ne yaptın çocuk?
Lütfen, lütfen beni hemen uyandır, ya da hep böyle bak yüzüme.
Lütfen beni uyandırma. Rüyalarında 4 yaşında da olabilir insan, 14 yaşında da.
Öyle garip hissettim ki, çaresiz gibi çok, çok güçsüz gibi.
Öyle bir sarıldın ki bana, "Tamam," dedim, "burada bir şey olmaz bana."
Sonra gece, "Hissediyor musun şimdi?" dediğinde anladım, senelerdir içimdeki boşluğun ne kadar büyük olduğunu.
Hissettim çünkü, hissettikçe canım acıdı. Çünkü neyin eksik olduğunu bilmiyorsan, eksik olan şey olmadan da yaşayabilirsin, o kadar acımaz. Ama şu an o benim mi, onu bile bilmiyorum. Alıyorsun, götürüyorsun uzağa bazen kendini. Saklanıyorsun bir yere, seslensem de çıkmıyorsun, almıyorsun beni içeri. "Git," diyorsun, "bak yoksa düşersin benimle, hiç iyi değilim ne zamandır." Sonra bir gülüyorsun, "sesin öyle olmasın ama bak" diyorsun, bir kere bakıyorsun gözümün içine ya da "Tamam çocuk, alıcam yarın sana Kinder Sürpriz 10 tane, belki Uykucu Şirin çıkar birinden" diyorsun. İki ayağımın üzerinde durmayı unutuyorum o zaman işte, bacaklarım titriyor. Bulaşıkları yıkayamaz hale geliyorum, salak saçma cümleler kuruyorum, bütün o neşemi, suyun tam istediğim sıcaklıkta olmasına yöneltiyor, ona seviniyorum deli gibi mesela.
Oturdum kazak örüyorum sana, istedin diye sadece. Sadece bir kere ağzından şakayla karışık çıktı o cümle diye. Özlüyorum mesela, şu an bile. "Neden?" diyorsun ya hani. "Halime bak, sana karşı böyle dengesiz davranarak seni üzdüğüm için ben üzülüyorum, kimbilir sen ne haldesin, neden yanımdasın ki hala?" Bilmiyorum işte cevabını, bilsem belki sakinleşebilirim biraz, kendimi mantıklı davranmaya zorlayabilirim.
Ne 4 yaşındayım, ne de 14. Ama öyle gibiyim yanında. Bana ne yaptın çocuk?
Lütfen, lütfen beni hemen uyandır, ya da hep böyle bak yüzüme.
Lütfen beni uyandırma. Rüyalarında 4 yaşında da olabilir insan, 14 yaşında da.
14 Şubat 2012 Salı
Benim grim yok belki.
Belki ya hep ya hiç bende.
Belki de mazoşizm sendeki. Öyle.
Ama ne biliyo musun, bilmeden acıttım canını ve o kadar haklısın ki..
Ama o kadar uğraşıyorum ki, ve görmüyorsun ne yaptığımı..
Öyle, farklı "değer"lerimiz demek ki. Senin değerleri ezdim ben belki.
Ve kendime "git" dedirtene kadar da rahat etmedim.
Ama yarım yamalak kalmak istemedim orada, her aradığında bir umut.
Hep ya da hiç dedim, hiç dedin bana.
Hiç.
"Hiçbir şey istemiyorum senden, git."
O "git"i söylettim zorla işte.
Gittim sonra. Ya da belki gidiyorum şu an.
Yoldayımdır belki.
Gitmekteyimdir hala.
Belki.
Sana dedim ya, acıdı işte canım.
O sıfat dedim bana vermediğin. O işte.
O kadar çok şey değişirdi ki..
Ama değişmedi.
Ve ben hak etmiyorum, tek bir eylemini bile, sessizlik yetmeli bana, bi süre.
Öyle işte.
Öyle.
Belki ya hep ya hiç bende.
Belki de mazoşizm sendeki. Öyle.
Ama ne biliyo musun, bilmeden acıttım canını ve o kadar haklısın ki..
Ama o kadar uğraşıyorum ki, ve görmüyorsun ne yaptığımı..
Öyle, farklı "değer"lerimiz demek ki. Senin değerleri ezdim ben belki.
Ve kendime "git" dedirtene kadar da rahat etmedim.
Ama yarım yamalak kalmak istemedim orada, her aradığında bir umut.
Hep ya da hiç dedim, hiç dedin bana.
Hiç.
"Hiçbir şey istemiyorum senden, git."
O "git"i söylettim zorla işte.
Gittim sonra. Ya da belki gidiyorum şu an.
Yoldayımdır belki.
Gitmekteyimdir hala.
Belki.
Sana dedim ya, acıdı işte canım.
O sıfat dedim bana vermediğin. O işte.
O kadar çok şey değişirdi ki..
Ama değişmedi.
Ve ben hak etmiyorum, tek bir eylemini bile, sessizlik yetmeli bana, bi süre.
Öyle işte.
Öyle.
13 Şubat 2012 Pazartesi
Yine.
Sabah uyandım.
Sen ol istedim yanımdaki.
Yine gittin, yine aynı şeyi yaptım ben.
Daha az acıtsın diye belki, ama yine bi işe yaramadı.
Daha çok acıttı hatta, içten içe yine seni acıttım çünkü ben.
Haberin yoktu, acıttım ama.
Yine.
Artık sana kızmaya hakkım yok ki yanımda olmadığın için.
Hep bunu yapacaksam, bu kadar zayıfsam.
Üzülemem ki bana güvenemiyorsun diye, ben kendime güvenemiyorsam.
Bekleyemiyorsam. Kendime seni özleme iznini veremiyorsam. Bırakamıyorsam kendimi, seni de tutamıyorsam.
Hak etmiyorum ki.
Hak etmek için bir şey yapmıyorum ki.
En iyisini yaptın sen giderek.
İyi ki gittin.
İyi ki "kaçtın" benden.
*
Sen ol istedim yanımdaki.
Yine gittin, yine aynı şeyi yaptım ben.
Daha az acıtsın diye belki, ama yine bi işe yaramadı.
Daha çok acıttı hatta, içten içe yine seni acıttım çünkü ben.
Haberin yoktu, acıttım ama.
Yine.
Artık sana kızmaya hakkım yok ki yanımda olmadığın için.
Hep bunu yapacaksam, bu kadar zayıfsam.
Üzülemem ki bana güvenemiyorsun diye, ben kendime güvenemiyorsam.
Bekleyemiyorsam. Kendime seni özleme iznini veremiyorsam. Bırakamıyorsam kendimi, seni de tutamıyorsam.
Hak etmiyorum ki.
Hak etmek için bir şey yapmıyorum ki.
En iyisini yaptın sen giderek.
İyi ki gittin.
İyi ki "kaçtın" benden.
*
11 Şubat 2012 Cumartesi
Olmuyorsa olmuyor.
Ne seni bu kadar acıtabileceğimi, ne de senin beni bu kadar acıtabileceğini biliyordum. Bilseydim böyle olmazdı sanırım, ama onu bilseydim ben ben olmazdım, sen de sen. Bu kadar.
*
*
8 Şubat 2012 Çarşamba
Ne var ne yok?
Uykusuzum.
Huysuzum.
Yorgunum.
Açım.
İşim var.
Ve bence benden bir şey saklıyorsun.
Ya da belki ben artık iyice yedim kafayı. Eskiden işim gücüm yok, çok boş vaktim var, ondan düşünüyorum bu kadar diyordum, şu an onu da diyemiyorum.
Dedim ya, kafam bir garip çalışıyor benim. Gerekmediği zamanda da aşırı çalışıyor, durmuyor, öyle.
Ben alışkın değilim bu kadar açık olmaya işte, yapılan hareket üzerinde bir beş dakika düşünmem yetiyor anında kendimi kapamama. Çok sağlıksız çıkarımlarım, analizlerim var benim. Ve çok başarısızca sonuçlanmış deneyimlerim. Deniyorum buna rağmen.
Kendimi korunmasız hissediyorum işte bu yüzden, hemen gidip bir yere saklanıyorum. Senin canını yakmak için değil, sen benimkini yakmıyormuşsun gibi yapmak için, kendimi kandırmak için.
Kandıramadığımda sinirleniyorum, buna ben izin verdim diyorum, kendim arandım. Hep kendimle işte derdim. Ben ve kendim sürekli bir kavga halindeyiz senin yaptığın ya da yapmadığın şeyler yüzünden. Çoğu zaman ruhun bile duymuyor, bilsen korkarsın bence bazı şeyleri ne kadar kafama taktığımı. Bu aralar iyice yansıtıyorum bir de ya, açık olayım diye, bu takıntılı halimden de korkacaksın gibi geliyor. Aslında gelmiyordu, şu an iki satır yazdım, hemen geldi. Bak şimdi dönüp soracağım Amaltheian'a sence de öyle mi diye. O nereden bilsin ki aslında, sorunun muhatabı sen olmalısın. Ama sana sormam ki, soramam. "Sorarsam..." diye başlayan 5000 adet senaryo yazarım belki, ama sormam.
Kendimle dedim ya derdim, bozuğum ben, bozuldum çoktan. Yarım yamalak çalışıyorum işte ama kendi kendimi de tamir edemiyorum. Hala bitmedi aslında, ama yazarken bile toplayamıyorum kafamı. Öyle.
Huysuzum.
Yorgunum.
Açım.
İşim var.
Ve bence benden bir şey saklıyorsun.
Ya da belki ben artık iyice yedim kafayı. Eskiden işim gücüm yok, çok boş vaktim var, ondan düşünüyorum bu kadar diyordum, şu an onu da diyemiyorum.
Dedim ya, kafam bir garip çalışıyor benim. Gerekmediği zamanda da aşırı çalışıyor, durmuyor, öyle.
Ben alışkın değilim bu kadar açık olmaya işte, yapılan hareket üzerinde bir beş dakika düşünmem yetiyor anında kendimi kapamama. Çok sağlıksız çıkarımlarım, analizlerim var benim. Ve çok başarısızca sonuçlanmış deneyimlerim. Deniyorum buna rağmen.
Kendimi korunmasız hissediyorum işte bu yüzden, hemen gidip bir yere saklanıyorum. Senin canını yakmak için değil, sen benimkini yakmıyormuşsun gibi yapmak için, kendimi kandırmak için.
Kandıramadığımda sinirleniyorum, buna ben izin verdim diyorum, kendim arandım. Hep kendimle işte derdim. Ben ve kendim sürekli bir kavga halindeyiz senin yaptığın ya da yapmadığın şeyler yüzünden. Çoğu zaman ruhun bile duymuyor, bilsen korkarsın bence bazı şeyleri ne kadar kafama taktığımı. Bu aralar iyice yansıtıyorum bir de ya, açık olayım diye, bu takıntılı halimden de korkacaksın gibi geliyor. Aslında gelmiyordu, şu an iki satır yazdım, hemen geldi. Bak şimdi dönüp soracağım Amaltheian'a sence de öyle mi diye. O nereden bilsin ki aslında, sorunun muhatabı sen olmalısın. Ama sana sormam ki, soramam. "Sorarsam..." diye başlayan 5000 adet senaryo yazarım belki, ama sormam.
Kendimle dedim ya derdim, bozuğum ben, bozuldum çoktan. Yarım yamalak çalışıyorum işte ama kendi kendimi de tamir edemiyorum. Hala bitmedi aslında, ama yazarken bile toplayamıyorum kafamı. Öyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)